Tarhana Çorbasının Adı Nereden Geliyor Diye Düşündünüz Mü?

Tarhana çorbaların piri olduğu gibi aynı zamanda çok da keyifli bir hikayesi var.

Kesin tarihi bilinmiyor, 

Ancak, 

Yavuz Sultan Selim’ in hükümranlık döneminde geçen bir olay anlatacağım bu sefer…

Yani,

1512 ile 1520 arasında bir zaman diliminde,

Edirne’ nin dar gelirli mahallerinden birisindeyiz…

Sultan Tarhana Çorbası İle Tanışıyor

Aylardan Ramazan,

Ve,

İftara az bir süre kalmış…

Sultan, hiç de nadir olmadığı şekilde veziriyle birlikte tebdili kıyafet Edirne sokaklarında yürümektedir.

Yürümektedir diyoruz da, 

Ancak aslında teftiş ve denetleme yapmakta; 

Halkın arasına karışarak, tebaasının durumunu bizatihi incelemekte,

Ve,

Sorunları ilk ağızdan dinlemektedir.

Mahalle arasında dolaşmakta iken vakit girer,

Ve,

İftar topu patlar. 

İftara Davet…

O esnada,

Önünden geçmekte oldukları eski püskü, ayakta zar zor durmakta olan bir evin kapısından,

Yılların yorgunluğu bedenine sirayet etmiş,

Kamburundan iki büklüm kalmış,

Üzerindeki elbisesi yamalar içerisinde,

Oldukça yaşlı,

Ama,

Nur yüzlü bir kadın seslenir:

Evlatlarım top patladı, gelin hadi…

Karnınız açtır sizin, orucumuzu beraber açalım.

Allah ne verdiyse hep birlikte paylaşalım

Sultan Yavuz ile veziri tebdil-i kıyafet halinde davete icabet eder,

İçeri girerler,

Ve,

Yer sofrasında bekleyen yaşlı amcanın buyur etmesi üzerine selam vererek hemen yanına otururlar.

tarhana - dar hane

Ortada bir tahta sini, 

Üzerinde buram buram tüten, tüttükçe iştah açan bir kase çorba,

Ve,

Hepi topu bir kaç somun ekmek vardır.

Sultan ve Veziri Sofrada…

Ancak…

Çorba o kadar lezzetlidir ki, 

O saray mutfağındaki baş aşçıların yaptığı birbirinden güzel yemekler bir yana,

Bu çorba diğer yana konulacak olsa padişah hem de vezirin tercihi tereddütsüz bu çorbadan yana olacaktır.

Vezir o esnada bir anlık gafletle ağzından lafı kaçırır:

Hünkarım ben hayatımda bu kadar lezzetli bir çorba içmedim

Sofralarındaki misafirin Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han olduğunu anlayan yaşlı karı koca iki büklüm halde bir yandan şaşkınlık diğer yandan eziklik ve derin mahcubiyet içerisinde girerler söze dilleri döndüğünce:

Efendi Hazretleri,

Lütfen kusurumuza bakmayınız, sizleri çok daha iyi ağırlayabilmek isterdik.

Lakin bizler yoksul ve dar gelirli insanlarız. 

Bizim bu dar hanemizde ancak bu çorba kaynar.

Bu nedenle yalnızca “dar hane” çorbası ikram edebildik sizlere

Sultan Yavuz bu durumdan çok etkilenir… 

Akabinde mahalle halkına ciddi bir yiyecek yardımında bulunur. 

Ve…

Rivayet olunur ki,

Dar hane çorbası, zaman içerisinde tarhana çorbasına evrilir dillerde…

tarhana - dar hane

Bu hikayeyi Edirne ziyaretim esnasında öğrenmiştim;

Ne kadar doğrudur bilemiyoruz, 

Ancak,

Araştırırsanız birçok yerde benzeri öykülemelere rastlayabilirsiniz.

Dar hane çorbasının zaman içerisinde tarhana çorbasına dönüşüm hikayesi benim çok hoşuma gitti,

Hatta,

Etkileyici bulduğumu söyleyebilirim.

tarhana - dar hane

Adı tarhana olmasa da, göçebe Türk kavimlerinde de gıdaların korunması için benzeri yöntemler vardı zaten.

Çünkü,

Bozkır yaşamında gıdaları saklamak çok kritikti…

Et ürünlerini birçok farklı yöntemle kurutuyorlardı,

Ve,

Bu şekilde çok daha uzun ömürlü oluyorlardı.

Örneğin,

Uzun bir yola giderken tuz ve baharatla yoğrulan parça et, atın eğerinin altına konulurdu.

Binicinin ağırlığının etkisiyle de suyunu tamamen salınca bozulma sorunun önüne geçildiği gibi,

Oldukça da lezzetli bir hal alıyordu,

Ki,

Bu bastırılarak elde edilen bu fermente ete bastırma adı verilmekteydi…

Bastırma da zaman içerisinde dilimizde pastırmaya dönüşmüştür.

tarhana - dar hane

Et ürünlerini saklamak mümkündü de, 

Fakat,

Onca büyük ve küçükbaş hayvanlardan gelen sütün de uzun süre saklanabilmesi gerekiyordu.

İşte sütü de yoğurt yapılarak kurutur,

Hatta göçerler onu biber, domates soğan, nane ile karıştırılarak çorba haline getirirlerdi.

Kelime Köken Olarak Tarhana

Etimolojik açıdan Nişanyan’ a göre Farsça “tarhına” veya “tarhane” sözcüklerinden alıntılanmıştır,

Ve,

Orjinal olarak kurutulmuş yoğurttan yapılan çorba anlamındadır.

Bu sözcük ise yine Farsça “tar” yani “yaş, ıslak” ile “han” yani “yemek” sözcüklerinin bileşimidir.

Hem masalsı anlatım,

Hem de duygulara dokunan yönü olması itibarıyla tarhana çorbasının “dar hane” den evrilişi bende daha çok karşılık buldu.

Hatta,

İster böyle bir durum yaşanmış, ister yaşanmamış olsun benim için tarhana “dar hane” den gelmiştir artık… 

Bu yazı ilginizi çektiyse, “Çiğ Köfte Sofralarımızla Nasıl Buluştu?” başlıklı yazıyı da beğenebilirsiniz.


Güncel Paylaşımlar, Farklı Yorumlar

Yolculuğumda benimle yarenlik etmek ve yeni paylaşımlarımdan haberdar olmak isterseniz takip edebilirsiniz…

Sadece yeni yayınlanan yazılar hakkında bilgilendirme maili alacaksınız!!!

Diğer 6.612 aboneye katılın

Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir:

Kültürümüzün Kadim İçeceği “Çorba”nın Klasik Şiirde İşlenen Sıhhi ve İktisadi Yönü

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bağlantıyı kopyala