Gün Oldu Köpekler Sürgün Edildi…

Fransa anlaşmayı bozunca Hayırsız Ada 'ya sürgün edilen köpekler açlık ve susuzluktan acılar içerisinde can verdi!!!

“Köpekler de sürgün edildi” şeklinde bir başlığın herhangi bir insana hakaret etmek anlamında olduğu yanılgısına düşmeyin sakın…

Tarihimizde içimizi sıkan, yüreğimizi buran, gözyaşlarına engel olamadığımız birçok sürgün hikayesi vardır.

Sürgün, Eski Türkçe’ den beri kullanılan bir kelime;

Esasen “sür”, yani “gütmek, yürütmek, kovmak” fiilinden evrilmiştir.

Ve,

Hepimizin bildiği gibi birilerini cezalandırmak amacıyla bir yerden başka bir bölgeye göndermek anlamına geliyor.

Ancak…

İçerisinde sürgün kelimesi geçen bir cümlenin öznesi olarak aklımıza direkt olarak bir birey ya da bir grup insan topluluğu geliyor değil mi?

Oysa,

Geçmişte köpekler de sürgün oldu desem size?

Hem de katliam diyebileceğimiz nitelikte bir sürgün!!!

Bu korkunç ve utanç verici olay Sivri Ada’ da, nam-ı diğer Hayırsız Ada’ da yaşandı.

Sürgün edilen köpekler Hayırsız Ada' da açlık ve susuzluktan acılar içerisinde can verdi!!!

Hayırsız Ada Tarih Boyunca Sürgün Yeri Olmuş

Hayırsız Ada, Bizans döneminde ünlü ya da güçlü kişilerin cezalandırmak amacıyla alıkonma yeri imiş.

Pragmatik bir çözüm olmuş aslında;

Hem gözünün önünde,

Hem de ayağına dolaşamıyor…

Neyse, Osmanlı dönemine gelelim biz…

Sultan II. Mahmut saltanatı…

Yani,

Osmanlı’ nın siyasi açıdan en bunalımlı ve buhranlı dönemlerinden bir tanesindeyiz.

Bir İngiliz turist gece vakti Galata’ da köpeklerden kaçmaya çalışırken yüksek bir duvardan düşüp ölüyor.

İşte İstanbul köpeklerinin başı, ilk olarak bu olay ile birlikte belaya giriyor…

Ve,

Birleşik Krallık’ dan Osmanlı’ ya verilen ültimatom sonucu, Sultan II. Mahmut sokak köpeklerinin toplanıp teknelerle Hayırsız Ada’ ya bırakılması için ferman veriyor.

Halkın feryad ve haykırışlarına bir de köpekleri taşıyan teknelerin karaya oturması eklenince,

Bu sürgün olayı Allah’ ın bu uygulamaya karşı olduğu kanaatine neden oluyor,

Ve,

Sultan II. Mahmut kararını geri alıyor.

Ancak uğursuzluk bir kere gelmişti…

Köpek sürgününün laneti olarak Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’ nın oğlu İbrahim Paşa ordusu ile ta Kahire’ den kalktı, Kütahya’ ya kadar girdi.

Sürgün edilen köpekler Hayırsız Ada' da açlık ve susuzluktan acılar içerisinde can verdi!!!

Sürgün Tarihi De Tekerrürden İbarettir(!)

Takvimler 1865’ i gösterdiğinde, bu sefer de Sultan Abdülaziz sokak köpeklerinin toplanıp Hayırsız Ada’ ya gönderilmesi için ferman veriyor.

Operasyon devam ederken büyük bir yangın başlıyor,

Ki,

Beyazıt’ tan Gedikpaşa’ ya kadar tüm evler ve konaklar kömür oluyor. 

Halk anında bu felaketin gerekçesini buluyor:

Köpekleri topladınız, Hayırsız Ada’ ya sürgün ettiniz.

Allah da cezamızı verdi!!!

Köpekler olsaydı yangını önceden haber verirlerdi

Peki sonrasında ne mi oluyor?

Tekneler yeniden Hayırsız Ada’ ya gidiyor,

Ve,

Köpekleri yükleyip İstanbul’ a geri getiriyor.

Sürgün edilen köpekler Hayırsız Ada' da açlık ve susuzluktan acılar içerisinde can verdi!!!

En Büyük ve Trajik Köpek Sürgünü

Bizim kültürümüzde kedi ve köpekler, şehrin diğer sakinleri olarak halk ile iç içe yaşarlar.

Yirminci yüzyılın başlarında ise Avrupa’ da sokaklarda neredeyse köpek kalmamıştı.

Çünkü,

Gerek parfüm ve kimya sanayinde,

Gerekse tekstilde kullanmak üzere köpeklerin derisi ve dışkısı önemli bir kaynaktı. 

Ve,

İptidai üretim tesisleri için ham maddeye(!) ihtiyaç vardı.

Sürgün edilen köpekler Hayırsız Ada' da açlık ve susuzluktan acılar içerisinde can verdi!!!

Tabaklama işleminde taze köpek dışkışı kullanılır,

Ki,

Bu durum dilimizde “tabakhaneye b*k yetiştirmek” gibi bir deyiminin çıkışına bile vesile olmuştur.

Tabaklama işlemi ve debbağlık tarihçesi ile ilgili detaylar Artık Tabakhane İçin Yetiştirilecek Bir ŞEY Kalmadı başlıklı yazıda ayrıntılarıyla mevcut…

Avrupa’ da artan hammadde(!) talebi üzerine 1910 yılında Fransa ile bir anlaşma yapılır.

İlgili anlaşma gereğince İstanbul’ daki tüm sokak köpekleri toplanıp, Fransa’ ya satılacaktır.

Bu anlaşma duyulunca halk yine tepki verdi,

Sokaklarının sakinleri olan köpekleri vermeyi reddetti,

Hatta bunun için direndi…

Lakin ortada da bir anlaşma vardı.

Bunun üzerine köpeklerin toplanma işi paraya muhtaç olan kişilere ve serserilere kalır.

Köpeklerin Sürgünü ve Halkın İsyanı

Köpekleri sokaklardan toplama işleri sürerken halk isyan etti, 

Gemiyle Fransa’ ya gönderilmek üzere Tophane’ de bekletilen binlerce köpeği bir gece baskın yaparak kurtardılar.

Ancak,

Fransa ile de anlaşma yapmıştı bir kere, bu işin geri dönüşü olamazdı.

Bu sefer daha kapsamlı ve daha organize bir toplama işi devreye girer,

Hatta,

Halk bir kere daha toplanan hayvanları salıvermesin diye başlarına asker dikildi.

Kadersiz Köpekler

Yaklaşık seksen bin köpek Fransa ’ya sevk edilmek üzere Tophane’ de  bekliyordu.

Lakin,

Bu sefer de Fransa’ dan bir türlü yükleme ve nakil için talimat gelmiyordu.

Dile kolay, seksen bin köpek!!!

Beslenmesi de bakımı da ayrı bir sorun olmaya başlamıştı artık…

Yanıtsızlığın devam etmesi üzerine hükümet ilk olarak fiyatı indirdi,

Hatta “ver, kurtul” mantığıyla ücretsiz nakletmeyi teklif etti.

Ancak Fransa sus pus…

Sürgün edilen köpekler Hayırsız Ada' da açlık ve susuzluktan acılar içerisinde can verdi!!!

Tophane’ de Seksen Bin Köpek

Artık bu kadar köpeği Tophane’ de daha fazla tutmanın mümkünatı kalmamıştı.

En azından kentin meydanından uzakta bir yere nakline karar verildi.

Ve,

Seksen bin köpek için yeni destinasyon yine Hayırsız Ada olarak kararlaştırıldı.

Köpeklere burada bir süre daha bakıldı. 

Ta ki Fransa anlaşmayı fesih ettiğini, köpekleri almayacağını bildirene kadar.

İşte…

Bu andan sonra seksen bin köpek Hayırsız Ada’ da tamamen kaderlerine terk edildi.

Yokluk zamanı olmasına rağmen bir süre halk yiyecek taşımaya çalıştı,

Lakin seksen bin köpeğe kim yetebilirdi ki?

Zaten taşıma suyla değirmen de ne kadar dönebilirdi… 

Bu coğrafyaya aşık olarak bilinen Pierre Loti konuyu aşağıdaki gibi ifade ediyor:

Hiçbir Türk, Hilâl’ e uğursuzluk getireceği söylenen bu onur kırıcı görevi üstlenmek istemedi. Bu yüzden serseriler, işsiz güçsüzler ve haydutlar görevlendirildi. Bunlar işlerini demir kıskaçlarla yapıyorlar, zavallı kurbanlarını boyunlarından, ayaklarından ya da kuyruklarından yakalıyorlar ve onları rastgele kan-revan içinde Hayırsız Ada’ ya götürecek olan mavnalara atıyorlardı.

İstanbul’ un diğer bütün köpeklerinden yüzlercesinin yer aldığı Hayırsız Ada, Marmara’ nın ortasında çöle benzeyen bir kayaydı. İçecek bir damla su yoktu, köpekler orada açlıktan ve susuzluktan öldüler ve bu arada bilinçlerini yitirdiklerinden birbirlerini yediler. Adanın yakınlarından bir kayık geçerken hepsi kıyıya geliyorlardı ve yürekleri parçalayan iniltileri duyuluyordu. Bu, iki ay sürdü. Kayıkları ve insanları ne kadar uzakta olursa olsun gördüklerinde, bütün saflıklarıyla yardıma çağırıyorlardı.

Ve ben de bu köyün insanları gibiyim… 

Bütün bunların toprağımıza uğursuzluk getirmesinden korkuyorum…

Sürgün edilen köpekler açlık ve susuzluktan acılar içerisinde can verdi!!!

Sürgünde Acılar İçinde Bir Son…

Hayırsız Ada’ da kaderlerine terk edilen seksen bin köpek açlık ve susuzluktan acılar içerisinde can verdi!!!

Rivayet edilir ki,

Hayvancıkların acı acı çığlıkları Anadolu Yakası sahillerinde duyuluyor, sabaha kadar dinmiyordu.

Uzakta da olsa, gözle görünmese bile ölümlerin en net göstergesi tüm sahile yayılan leş kokusuydu,

Öyle ki,

Sahil hattı bu kokudan dolayı yaşanamaz hale gelmişti.

Halk arasında alınan bu ahın bir şekilde çıkacağı, mutlaka bir lanet ile cezalandırılacakları inancı yayılmaya başlamıştı ki,

İstanbul halkının beklediği uğursuzluk da gecikmedi: Balkan Savaşı patladı..

Akabinde o lanet deprem olarak devam etti. 

Büyük deprem köpeklerin ahına, günahına bağlandı. 

Çünkü,

O ada seksen bin köpeğin acılar içinde ölümüne ev sahipliği yapmıştı…

Tahir Efendiler Bitmez…

Osmanlı hiciv sanatı söz konusu olduğunda listenin üst sıralarında Şair Nef’i yer alır…

Tartıştığı Tahir Efendi’ ye ithafen kaleme aldığı aşağıdaki dörtlük en önemlilerinden birisidir:

Tahir Efendi bana kelp demiş,
İltifadı bu sözde zahirdir.
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir…

Şimdi birden Osmanlıca’ ya geçince kafalar biraz karışmış olabilir,

Lakin,

Küçük bir kaç açıklama ile taşlar yerli yerine oturacak:

Kelp, “köpek” anlamında kullanılan bir kelime,

Tahir ise “temiz” demek,

Ve,

Diğer mezheplerin aksine, Maliki mezhebinde köpek temiz bir hayvan olarak kabul edilir.

Yani,

Kelp tahirdir…

Şimdi bu gözle okuduğunuzda biraz daha anlamlı olacak Nef’i’ nin dörtlüğü:

Tahir Efendi bana kelp demiş,
İltifadı bu sözde zahirdir.
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir…

Bence de kelp tahirdir,

Hatta kelp ile bir alıp veremediğimiz hiç olmadı zaten…

Ama,

Bu ülkede Tahir Efendiler de bir türlü bitmiyor ki!!!


Güncel Paylaşımlar, Farklı Yorumlar

Yolculuğumda benimle yarenlik etmek ve yeni paylaşımlarımdan haberdar olmak isterseniz takip edebilirsiniz…

Sadece yeni yayınlanan yazılar hakkında bilgilendirme maili alacaksınız!!!

Diğer 3.305 aboneye katılın

Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir:


2 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bağlantıyı kopyala