Savaş Sanatı

Kitabın Adı:

Savaş Sanatı

Yazar:

Sun Tzu

Savaş Sanatı - Sun Tzu

Sun Tzu, milattan önce 6. Yüzyılda yaşamış olan Çinli bir komutan, filozof ve askeri stratejisttir.

Savaş sanatı strateji üzerine yazılmış en eski ve en iyi çalışmalardan biridir ve askeri konularda ve ötesinde tarih boyunca çok büyük etkisi olmuştur.

Savaş Sanatı, yazılmasının üzerinden yaklaşık 2500 yıllık bir süre geçmiş olmasına rağmen bugün sadece savaş alanında değil; kazanmanın ve kaybetmenin olduğu hemen hemen her alanda önemli dersler sunmaktadır.

Sun Tzu’nun Savaş Sanatı adlı eserinde verdiği tavsiyeler, politika, hukuk, iş dünyası, ekonomi ve spor gibi birçok alanda uygulama alanı bulabilecek niteliktedir. Kitabın bu özelliği, Savaş Sanatı’nı basit bir askeri strateji kitabı olmanın çok ötesine taşımaktadır.

Savaş Sanatı Hazırlık İle Başlar

Düzgün bir hazırlık en az savaşı yürütmek kadar önemlidir.

En iyi zafer, savaşa gerek kalmadan kazanılandır. Zeki bir komutan, savaşmadan kazanmasını bilen komutandır. Savaş ancak kaçınılmaz ise ve kayıplar minimum düzeyde tutularak yürütülmelidir

Sun Tzu’ya göre uzun süren savaşın galibi yoktur.

Asıl olan savaşmadan düşmana isteklerimizi kabul ettirebilmektir.

Görüldüğü gibi Sun Tzu sadece bir savaş teorisi ortaya koymakla kalmaz, aynı zamanda diplomasinin ve uluslararası ilişkilerin önemine de dikkat çeker.

Sun Tzu’ya göre bir savaşı kazanmak için sadece kendi gücümüzü değil, ama aynı zamanda karşı tarafın güçsüz yanlarını ve zaaflarını da kullanmamız gerekir.

Bu nedenle, karşı taraf hakkında bilgi toplamadan savaşı kazanmamız mümkün değildir.

Savaş öncesinde ve savaş sırasında toplanacak bu bilgiler, savaş boyunca uygulanacak taktik ve stratejik adımları belirleyecektir.

Görüldüğü gibi Sun Tzu burada istihbaratın önemini vurgulamaktadır.

Savaş Sanatı - Sun Tzu

Savaşların tümünde savaşarak zapt etmek en üstün başarı değildir. Üstün başarı düşmanın direncini savaşmadan kırmaktır

Sonuçta, düşmanı ve kendinizi iyi biliyorsanız, yüzlerce savaşa girseniz bile sonuçtan emin olabilirsiniz.

Sonuçta, düşmanı ve kendinizi iyi biliyorsanız, yüzlerce savaşa girseniz bile sonuçtan emin olabilirsiniz.

Kendinizi bilip, düşmanı bilmiyorsanız, kazanacağınız her zafere karşın yenilgiyle de tanışabilirsiniz.

Ne kendinizi ne de düşmanı bilmiyorsanız sizin için gireceğiniz her savaşta yenilgi kaçınılmazdır.

İnsanlar bir kez birleştiler mi, cesurlar tek başlarına ilerleyemez, korkaklar ise tek başlarına geri çekilemezler.

Sun Tzu’ nun Savaş Sanatı

MÖ 6. yüzyılda doğduğu tahmin edilen Sun Tzu, günümüzdeki Shan Dong eyaletinin bulunduğu bölgede yer alan Wu Beyliği’ne gider ve dönemin beyi He Lu’nun hizmetine girer.

Wu hükümdarı He Lu ile “Savaş Sanatı” sayesinde görüşür.  

Lu der ki: “Senin üç bölümlük eserini okudum, benim için küçük bir deneme talimi yaptırabilir misin?” 

Sun Tzu der ki: “Elbette.”  

Lu Der ki: “Bu denemeyi kadınlarla yapabilir misin? 

Sun Tzu der ki:“ Elbette.”

İzin verilince sarayın en güzel kadınlarından yüz sekseni getirilir,

Sun Tzu onları ikiye ayırır,

Hükümdarın en gözde iki cariyesini iki takımın başına komutan yapar, 

Ellerine birer silah verir.

Der ki: “Sizler sağ ve solunuzu, arkanızı ve önünüzü biliyor musunuz?” 

Kadınlar der ki: “Biliyoruz.” 

Sun Tzu der ki: “İleri adım atmak için öne bakacak ve adım atacaksınız; sola dönmek için sol kolunuza bakacak, sağa dönmek için sağ kolunuza bakacaksınız, geri adım atmak için arkaya bakacak ve adım atacaksınız .”

Kadınlar der ki: “Evet.” 

Talimatları bildirdikten sonra [kadınlar] [ellerine] silahlarını alırlar ve emrini verir.

Davullar sağa dönüş emri için çalınır, kadınlar kahkahalarla gülmeye başlar. 

Sun Tzu der ki: “Talimatlar açık değilse, emirler anlaşılmıyorsa, bu komutanın suçudur.” 

Davullar tekrar sola dönüş emri için çalınır, kadınlar tekrar kahkahalarla gülerler. 

Sun Tzu der ki: “Talimatlar açık değilse, emirler anlaşılmıyorsa, bu komutanın suçudur; fakat talimat ve emirler açık ve net olduğu halde kurala uyulmuyorsa, bu takım komutanlarının suçudur. Öyleyse sağ ve sol takım komutanlarının kellelerini istiyorum.”

Wu hükümdarı yukarıdan olanları seyretmektedir, gözde cariyelerinin idam emrini duyunca çok şaşırır,

Ve,

Gizlice emir verir:

“Hükümdar komutanın maharetini anlamıştır. Bu iki cariye olmazsa yemeğin tadını dahi alamaz, idam etmemeni ister.” 

Sun Tzu der ki: “Hizmetkârınız sizin tarafınızdan komutan atanmıştır, savaşta iken komutan, hükümdardan gelen bazı emirleri uygulamaz”

Sonra iki takım komutanını idam ettirir. 

Onların yerine başka takım komutanları seçer.

Davullar bir kez daha çalınır.

Kadınlar sola, sağa, öne ve arkaya verilen bütün talimatları yerine getirirler, adeta ip gibi dizilmişlerdir, hiçbiri sesini çıkarmaya cesaret edemez. 

Sun Tzu hükümdara şöyle der: “Askerler disiplin altındadır, hükümdar aşağı gelip onları deneyebilir, hükümdarın emirlerine hazırlar, isterseniz suyun ve ateşin üzerine bile yürürler.”

Böylece He Lu, Sun Tzu’nun iyi bir komutan olduğunu anlar.

Sun Tzu’ nun Savaş Sanatından Başlıklar

Savaşta zafer olsa bile uzun zaman geçmesi askerin yorgunluk duymasına neden olur, şevk ve heyecan kaybolur, kent ve kalelere yapılan saldırılar askerin gücünü, dermanını tüketir.

Askeri uzun süre memleket dışında tutmak ülke ekonomisini zora sokar.

Bu nedenle savaşta gözü kara bir hız hoş görülebilir, ama işi maharet göstereceğim diye uzatmanın yararı görülmemiştir.

Savaşta zaman kaybetmek bir ülkeye yararı olacak iş değildir.

Savaşta esas olan galibiyettir, oyalanmak değil. 

Orduyu iyi sevk ve idare eden kişi savaş gücünü ülkesinden, ikmalini düşmandan sağlar.

Akıllı komutan yiyecek ikmalini düşmandan sağlar, böylece ağır arabalar ile yemeğini yanında getirmekten kurtulur. 

Uzak sefer halkı yoksullaştırır.

Ordunun yakınında fiyatlar yüksek olur.

Fiyatlar yüksek olursa, halkın ekonomik gücü tükenir. 

Herhangi bir savaş stratejisinde maharet öncelikle bir ülkeyi sağlam ele geçirmektir.

Yıpranmış bir ülke daha az yeğlenir.

En iyisi savaşmadan baş eğdirmektir.

Bu nedenle en iyi askeri strateji taktik saldırıdır, ikincisi bağlantılara saldırı, bir sonraki askeri güce saldırı, en sonuncusu ise kentlere saldırıdır.

Kentlere saldırı en son seçenektir. 

Askerlikte kural, “10 katıysan kuşat, 5 katıysan saldır, 2 katıysan dağıt, eşitsen yenmeye çalış, az isen çekil, zayıf isen kapışmaktan kaçın”dır.

Askeri harekat yönetimi şöyle olmalıdır;

Düşmana yamaç yukarı saldırma,

Yamaçtan aşağıya gelen düşmanın önünde durma,

Kaçıyormuş gibi yapan düşmanı kovalama,

Sıkı askerlerin üzerine yürüme,

Düşmanın yemini yutma,

Geri çekilenlere müdahale etme,

Düşmanı kuşattığında ona kaçabileceği bir alan bırak,

Köşeye sıkışmış düşmana baskı yapma.

O sebeple arkasına bir yamacı, nehri veya bir dağı almış bir düşmana saldırma, ölümüne mücadele edeceklerdir.

Bir komutan ile bir hükümdar birbirine ne kadar yakın ise birbirlerine ne kadar fazla güveniyorlarsa, ordu o kadar güçlü olur.

Sayıca fazla askeri yönetmek, sayıca az askeri yönetmek gibidir.

Sayıya göre ayırmak yeterlidir.

Çokla savaşmak azla savaşmak gibidir.

Haberleşmek için flama, davul yeter.

Sesli komutlar duyulmaz, onun için davullar vardır.

Herkes birbirini göremez onun için de flamalar vardır.

Bu davul ve flamalar askerin gözü ve kulağıdır.

Gece savaşında genellikle davullar, gündüz savaşında ise genellikle flamalar kullanılır. 

Her kim savaş meydanına yerleşir ve düşmanı beklerse rahat eder. Savaş meydanına son gelen yorulur.

Orduyu iyi yöneten kişi düşmanın savaşma şevki yüksekken saklanır, savaşma şevki düşmeye ve geri çekilmeye başlayınca saldırır, işte bu morali yönetmektir.

Komutanı bekleyen beş tehlikeli hata olabilir.

Ölümüne savaşırsa düşman tarafından yok edilebilir.

Korkaklık tutsak olmak demektir.

Paniğe kapılıp kaçmak aşağılanmak demektir.

Çok mağrur olup kendine güvenirse utanç duyulacak duruma düşebilir.

Adamlarına fazla düşkün ise zor durumda kalabilir. 

Düşman konuşmalarında alttan alıyorsa hazırlık yapıyor demektir, saldıracaktır.

Düşman yüksekten atıyor ve üstümüze geleceğini söylüyorsa geri çekilecek demektir.

Durup dururken barış istiyorsa art niyeti vardır.

Hızla kaçarken askerlerini savaş düzenine sokuyorsa bir süre sonra ölümüne savaşacak demektir.

Düşman askerlerini bir ileri bir geri oynatıyorsa bizi üzerine çekmeyi planlamaktadır. 

Düşman askerleri mızraklarına yaslanıyorlarsa, aç kalmışlar demektir.

Kuyudan çektikleri suyu paylaşamıyorlarsa, susuz kalmışlardır.

Avantajı gördükleri halde saldırmıyorlarsa, yorgundurlar demektir.

Kamplarında kuşlar toplanmışsa, orayı boşaltmışlar demektir.

Gece konakladıkları yerden bağırtılar geliyorsa, korkmuşlar demektir.

Bayrak ve flamalar karışmışsa, birliklerin kargaşa içinde olduğunu göstermektedir.

Subayları çabuk sinirleniyorsa savaştan usanmış olduklarını gösterir.

Hayvanlarını kesip yiyorlarsa bir daha kamplarına dönmeyecekler demektir.   

Savaşta beş çeşit casus kullanılabilir.

Yerel casus, düşmanın içindeki casus, taraf değiştirmiş casus, ölü casus ve canlı casus.

Yerel casus, düşman topraklarında yaşayan yerli kişilerdir.

Düşman içindeki casus, düşmanın içindeki memurlardandır.

Taraf değiştirmiş casus, düşmanın bize çalışan casusudur.

Ölü casus, düşmana yanlış bilgi veren casustur.

Canlı casus düşmandan doğrudan bilgi getirendir.

Bunlardan en çok ödüllendirilmesi gerekenler taraf değiştirmiş casuslardır. 


Güncel Paylaşımlar, Farklı Yorumlar

Yolculuğumda benimle yarenlik etmek ve yeni paylaşımlarımdan haberdar olmak isterseniz takip edebilirsiniz…

Sadece yeni yayınlanan yazılar hakkında bilgilendirme maili alacaksınız!!!

Diğer 6.612 aboneye katılın

Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir:


Savaş Sanatı (D&R)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bağlantıyı kopyala