Kemal Sunal toplum tarafından çok sevilen,
Yediden yetmişe herkesin gönlünde taht kurmuş,
Ve,
Halka mal olmuş bir sanatçıdır…
Ben bir sanat eleştirmeni değilim,
Hele hele çalışmalarını değerlendirecek yetkinliğe hiç sahip değilim.
Bu yazıda, dünyadan göçüşünden sonra bile insan yaşamına dokunan bir Kemal Sunal karakterinden bahsedeceğim;
Hem de duygusal anlamda değil; basbayağı fiilen dokunan…
Kemal Sunal Bu Coğrafya İçin Özel Bir Karakterdi
Kemal Sunal lise eğitimini 11 yılda bitirdiği Vefa Lisesi’nde tamamlar.
Ancak,
Eğitim hayatı boyunca aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışan sanatçı, Emayetaş fabrikasında çalıştı, ayrıca elektrikçide çıraklık yaptı.
Bu günleri, “Ekonomik durumumuz iyi değildi. Babam Migros’tan emeklidir. Yaz tatillerinde ayakkabı, kitap parasına yardımcı olmak için çalışırdım” diye açıklamıştır.
Akabinde tiyatroya devam ederken şu anki adı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi olan Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu’nda iki yıl öğrenim görmüş.
Buradaki eğitimini yoğun tiyatro turneleri sebebiyle yarım bırakan Kemal Sunal, 1992’de çıkan öğrenci affı ile eğitimine üniversitenin ikinci sınıfından devam ederek,
Tam 51 yaşında iken 1995 yılında mezun olmuş.
Ünlü sanatçı, daha sonra fakültenin Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümünde yüksek lisans yaparak, “Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü” başlıklı bir tez hazırladı.
Hayat bazı fırsatları sunar bizlere,
Ancak,
Önemli olan o fırsatları ne kadar doğru değerlendirebildiğimizdir.
İşte,
Felsefe hocası Belkıs Balkır’ın sanatçıyı Müşfik Kenter ile tanıştırmasının da Kemal Sunal’ın kariyerinde önemli bir yeri vardır
Çocukluğumuzun en büyük eğlence kaynaklarından birisiydi rahmetli…
Arkadaşlar arasında onun esprilerini ve taklidini yapar;
Herkes belki de onlarca kere izlemiş olsa da, yine de her defasında gülerdik.
Araştırdım tam seksen iki filmde rol almış,
Aslında,
Sadece Hababam Sınıfı filminde oynadığı karakter olmasına rağmen, o bizim akıllarımızda hep İnek Şaban olarak yer etmişti.
Özellikle bizim kuşağın çocukluğunun en büyük eğlencesi İnek Şaban ya da Zeki Alasya-Metin Akpınar filmlerini izlemekti.
İtiraf etmeliyim;
Geç ergenlik ve üniversite yıllarım esnasında bu filmleri sıradan, bayağı ve çok avam buluyordum.
Gerçi o dönemlerde bizler hiçbir şeyi beğenmiyorduk ki…
Yaş kemale ermeye başladıktan sonra ise, toplum nezdinde bu kadar yoğun karşılık bulmasını daha iyi anlar oldum.
Çünkü,
Tüm halk sanatçıları bazen biraz mübalağalı şekilde de olsa, 82 filmde rol alarak hep bizi anlatıyordu aslında.
Toplum olarak bizim sorunlarımız,
Bizim gündelik hayatta karşılaştığımız sıkıntılar vardı ana temada…
Kemal Sunal bir nevi film makinesi gibiydi,
Zorlayın hafızalarınızı;
Haylaz öğrenci,
Çöpçü,
Kapıcılar kralı,
Üç kağıtçı,
Tokatçı memur
Dalavereci siyasetçi,
Hileci hurdacı esnaf,
Köşeyi dönen adam,
Din taciri bakkal hacı amca…
Hepsi bizim yaşamımızın gerçekliği, sosyal hayatımızdan birer kesit değil miydi?
İşte tüm bunların bilincimizde ya da bilinçaltımızda bıraktığı bir iz olduğu için de bizde bir karşılığı vardı;
O yüzden çok sevdik biz Yeşilçam karakterlerini…
Hile Hurda
Yukarıdaki paragrafta “hile hurda” ikilemesini kullanınca geçenlerde öğrendiğim bir kelime köken bilgisini paylaşmak istedim.
“Hurda” sözcüğü Farsça’ daki “hurde” sözünden dilimize geçmiş,
Esas anlamı “yenilip içildikten sonra geride kalan döküntüler, fazlalıklar” demek.
Buradan sebeple zaman içerisinde “kırık dökük eşyalar” anlamını almış.
“Hırdavat” sözcüğü ise hurdanın çoğuludur.
Fakat bizim deyimimizdeki “hurda“nın bu “hurda” ile hiç bir ilgisi yok!!!
Arapça’ da “hile, aldatma” anlamındaki “hud’a” kelimesi “hile” ye yanaşarak bir nevi ikileme
kurmuş,
Aslı “hile hud’a” iken zaman içerisinde “hile hurda” ya dönüşmüş.
Kemal Sunal Hep Karayolu Seyahatini Tercih Ederdi
Biz dönelim rahmetl, Kemal Sunal’ a…
Vermiş olduğu röportajlarda da belirttiği gibi büyük sanatç,ı hava ve deniz taşıtları ile seyahatten korkuyor;
Mesafe ne olursa olsun ulaşım tercihini hep karayolundan yöne kullanıyordu.
Hatta,
Çok uzun yıllar önce Ertem Eğilmez, Çin’ deki bir festival için onu uçağa binmeye ikna eder.
Öyle ya,
Çin’ e de arabayla gidemezlerdi…
O gün havalimanına kadar gelmiş,
Bavullarını teslim etmiş,
Hatta uçağa bile binmiş.
Ancak,
Ömrü boyunca yenemediği korkusuna yenilip, bağırışlar içerisinde uçaktan koşa koşa aşağı inmişti.
Demek ki vardı bir bildiği rahmetlinin,
Kim bilir,
Derler ya; belki de malum olmuştu birşeyler…
Kemal Sunal’ ın İlk ve Son Uçak Yolculuğu
Başarısızlıkla sonuçlanan Çin uçuşu deneyiminin üzerinden tam on beş yıl geçer.
3 Temmuz 2000 tarihinde, büyük usta hayatında ilk kez Balalayka filminin çekimi için İstanbul – Trabzon hattında uçacaktı.
Sabah havalimanına vardığında, check in işlemi yapan görevliye “Canım hiç gitmek istemiyor; ama gitmek zorundayım. Film çekimi var” demişti.
Kader bu ya…
Uçağa gitmek için aprondaki otobüse bindiklerinde, manevra esnasında otobüs önce öndeki ardından da arkadaki araçlara çarpmış;
Bunun üzerine rahmetli “Daha uçağa binmeden öleceğiz” cümlesini kurmuş…
Saat 07:00’de uçağa ulaşmışlar; 07:30’da ise uçak apronda hareket etmeye başlamış.
Bu esnada gazetesini okuyan Kemal Sunal’ ın başı hafifçe sağa doğru düşmüş,
Ve,
Geçirdiği kalp krizi sonucu oracıkta hareketsiz kalakalmış…
Büyük sanatçı, uçakta geçirdiği bir kalp krizi nedeniyle henüz elli beş yaşında iken hayata gözlerini yummuştu!!!
Kemal Sunal’ ın Ölümünde İhmaller Silsilesi
Kemal Sunal’ ın bir ömür boyu yenemediği uçak fobisinde belki de vardı bir keramet…
Kim bilir belki de içine mi doğmuştu?
Ölüm her yaşayan için mutlak bir son,
Kimi o nedenle, kimi bu nedenle kapatacak gözlerini son kere bu dünyaya.
Ancak,
Kemal Sunal örneğinde hata ve eksikliklerin birbirini izlediğini görüyoruz.
Belki ve keşkeler asla çözüm sağlamaz;
Öleni geri getirmez,
Lakin,
Yanlışlardan bir ders çıkarmak da önemlidir…
Gazete haberleri ve görgü şahitlerinin beyanlarına göre uçak personeli ilk yardım konusunda eğitimsizdiler.
Bu nedenle de fenalaşan hasta için rahatlatmaya yönelik genel geçer uygulamalardan daha fazlasını yapamamışlardı.
İlk yardım eğitimi bile verilmeyen kabin görevlilerine, yaygın olarak “elektroşok cihazı” olarak bilinen “defibrilatör” zaten teslim edilemezdi.
Üstüne üstlük,
Havalimanına çağrılan acil müdahale yapılması gereken ambulansta doktor yoktu
Arşivlerde ambulans deniliyor,
Ancak bana kalırsa muhtemelen bir hasta nakil aracı gelmiştir…
Kemal Sunal ve Vefatından Öğrendiklerimiz
Her yaşayan bir gün ölümü tadacak; ama o sebepten ama bu sebepten.
Kader planı içerisinde aynı zamanda “Önce tedbir, sonra tevekkül” de şart koşuluyor ek olarak,
Yani,
Öncelikle gereken tüm tedbirleri almış olmak gerekiyor,
Sonrası kader, taksirat, alınyazısı…
Bu nedenle,
Uçakta fenalaşan ve kalp krizi geçiren Kemal Sunal için ideal dünyada nelerin hazır olması gerektiğini konuşmak lazım.
Öncelikle kabin memurlarının acil müdahale ve ilkyardım konusunda ileri seviyede eğitim almış olmaları zorunluydu.
Ki,
Hayat kurtarıcı o ilk aşama olması gerektiği gibi tamamlanabilsin.
Yukarıdaki ilk koşul sağlandıktan sonra,
Eğer ki uçakta bir defibrilatör olsaydı, kalbi duran bir hastanın ehil ellerde geri döndürülebilme ihtimali olurdu.
Bu konuda ilk örnek 1998 yılında yaşanmış…
Amerikan Havayolları’ nın Boston-Los Angeles uçuşunda kalbi duran Kevin Dunn’ a kabin memurları tarafından defibrilatör ile müdahale edilmiş,
Ve,
Dunn cihazın dördüncü atışı sonrasında hayata dönmüştü!!!
Büyük ustanın talihsiz vefatı da bizde bu konudaki farkındalığı artırmış ve ihtiyacı alenen gözler önüne sermiş oldu acılı bir şekilde…
Öncelikli olarak mevcut personele ilk yardım ve acil müdahele eğitimi verildi.
Artık kabin ekipleri, uçakta yaşanabilecek sağlık sorunlarına anında müdahalede bulunabilmek için göreve başlamadan önce uluslararası standartlarda hazırlanan ilk yardım sınıflarında temel yaşam desteği ve elektroşok eğitimi alıyor.
Eğitimlerle hayati önem taşıyan cihazları kullanabilecek düzeye gelen kabin ekipleri, uçakta doktor bulunmaması halinde ilk yardım kurallarına göre yolcuya anında müdahale edebiliyor.
Eğer uçakta bulunan bir doktor varsa, kabin ekibi ona yardımcı oluyor.
İlk olarak uzun menzilli uçuş yapan Airbus 340 tipi uçaklardan başlanarak, kademeli olarak tüm uçaklara defibrilatör temin edildi.
Artık uçaklarda “first aid kit” ve “doctor kit” şeklinde iki ayrı müdahale çantası,
Ek olarak da tamamında defibrilatör bulunuyor.
Son Söz
Bu dünyadan bir Kemal Sunal geldi geçti…
Kahkahalar içerisinde bizlere alttan alta bir ders de veriyordu aslında.
Ve,
Yaşarken bizleri güldürerek, hayatın kasvetine karşı koruyordu,
Hazin ölümü sonucu alınan ders sayesinde ise,
Rahmetli insanları korumaya hala devam ediyor!!!
Bu esnada,
Ampulün icadının kardiyovasküler hastalıkları nasıl artırdığını merak ediyorsanız, buradan ulaşabilirsiniz.
Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir:
Ticari Hava Taşımacılığı Sırasında Uçakta Kardiyopulmoner Resüsitasyon