Habib-i Neccar İlklerin Sembolüdür

Habib-i Neccar Camii Roma dönemine ait bir pagan tapınağının üzerine yedinci yüzyılda inşa edilmiş bir mabet,

Ve,

Bir çok özelliği itibarıyla karşımıza “ilklerin sembolü” olarak çıkıyor.

Sembol kelimesi  Fransızca “symbole” kelimesinden türemiş olup, “gizli anlamı olan söz” ve “simge, işaret”  anlamlarına gelmektedir.

Hz İsa ya havarilerden sonra ilk inanan kişi Habib-i Neccar

Habib-i Neccar’ ın şahsını ve onun adını taşıyan camiyi sembolleştiren özellikler:

  • Habib-i Neccar’ ın Kudüs dışında Hz İsa’ ya inanan ilk kişi olması
  • Hem Kur’an-ı Kerim’ de hem Yeni Ahit’ de, hem de tarih kitaplarında Hz İsa’ nın elçilerine/havarilerine şehir halkının tepki göstermesi ve yöreden bir kişinin (Habib-i Neccar?) onları ikna etmeye çalıştığının anlatılması
  • Habib-i Neccar Camii’ nin Anadolu’da inşa edilmiş ilk cami olması
  • Dünyada avlusunda Hz İsa’ nın havarilerinin mezarlarının bulunduğu tek cami olması
  • Dünyada Hristiyan inancında olan bir kişinin adına inşa edilmiş tek cami olmasıdır
Hz İsa ve havarileri

Havariler Tarafından Antakya’ nın Hristiyanlığa Daveti

Hz İsa’ nın üç yıllık peygamberlik dönemi MS 33 yılında sona erdiğinde, tebliğini kabul eden kişi sayısı ancak on ikiye ulaşmıştı.

Hz İsa’ nın göğe yükselmesinin ardından Kudüs’ deki havari meclisi, peygamberin mesajını anlatmak için en uygun yerin Antakya şehri olacağı konusunda fikir birliğine vardılar.

Çünkü,

Antakya Roma İmparatorluğu’ na bağlı olmakla birlikte aynı zamanda da özerk bir yönetim yapısına sahipti,

Ek olarak,

Bölgenin en büyük, en kalabalık ve en gelişmiş şehriydi.

Bunun üzerine havari meclisi ilk önce Pavlos’ u Tarsus’ a,

Daha sonra ise Barnabas’ ı Antakya’ ya gönderir.

Hz İsa’ nın göğe çekilmesinden dört yıl sonra Barnabas ile Pavlos, Antakya’ da buluşarak Hz. İsa’ nın mesajını yaymaya başlarlar.  

Hz İsa’ nın 12 havarisinden biri olan St Pierre ise MS  29-40 tarihleri arasında Antakya’ ya gelerek, yeni dini bu kilisede yaymaya çalışmıştır. 

Hz İsa ve havarileri

Toplantıların yapıldığı ve vaazların verildiği bu kilisede,

Yahudilerden dini görüşleri itibarıyla ayrılan bu cemaate “Hristiyan” adı da yine ilk kez Antakya’ da verilmiştir.

Bu nedenle,

St Pierre (Aziz Petrus) Kilisesi Katolik, Ortodoks ve Protestanlık mezheplerine ayrılmadan önce Hristiyanlığın ilk kilisesi olarak biliniyor.

St Pierre Kilisesi, 1963 yılında Papa VI. Paul tarafından “Hac yeri” ilan edilmiştir. 

Havarilerin yoğun gayretleri sonucunda putperestlikten yeni dine geçen bu topluluk, kısa sürede Pagan Roma Dünyasını etkiledi. 

Ve,

Antakya’ da şekillenen Hristiyanlık, Roma Dünyası’ na ve dahi daha ötesine yayılabildi.

Özetle,

Hristiyanlık Kudüs’ de doğmuş,

Antakya’ da ise son şeklini almıştır

Ve,

Kudüs’ de sadece Yahudi asıllı inanalar bulunurken,

Antakya Kilisesi her ırktan insanı bağrında toplayan bir kilise konumuna gelmiştir.

Habib-i Neccar

Hristiyanlığın Antakya’ dan başlayarak evrensel bir din haline geldiğini biliyoruz,

Ancak….

Eski inançları terkedip, yeni bir dini inanışa tabii olmanın hiç de o kadar kolay olmadığını da unutmamak gerekir.

Binlerce yıllık kutsallarına sırtlarını dönüp, tek bir tanrıya iman etme daveti başlangıçta oldukça yoğun tepki almıştı.

Bu manevi değişim sürecinin ilk şehidi de Habib-i Neccar olmuştur…

Habib-i Neccar, Antakya’ nın tepelerinde inzivada ve arayış halinde olan bir marangoz (neccar) olarak yaşamını sürdürmektedir.

Uzunca süredir düşünmekte olduğu ve yoğun bir şekilde sorguladığı soruların cevaplarını dillendiren bu iki yabancının sözlerine inanmakta ve onlara tabii olmakta tereddüt etmez.

Aramice’deki “naggār” kelimesinden Arapça’ ya “neccar” olarak evrilen sözcük “marangoz, dülger, sanatçı” anlamlarına gelmektedir.

Pagan inanışından vazgeçip Hristiyanlığa geçen bu kişiye, havariler “Sevgili Marangoz” anlamında “Habib-i Neccar” adını vermişlerdir.

Habib-i Neccar

Habib-i Neccar’ ın Hazin Sonu

Ancak…

Havarilerin bu yeni dine ait vaazları pagan halkı öfkelendirince,

Kral çözümü kaos çıkaran yabancıları hapse attırmakta bulur.  

Bunun üzerine,

Antakya’ ya Kudüs’ den yeni bir elçi, Şem’ un Safa gönderilir. 

Şem’ un Safa gösterdiği bazı kerametlerle kralı ikna eder ve arkadaşlarını kurtarır. 

Hal böyleyken halk havarilere inanmamakta kararlıdır,

Ve,

Öfkelerini bitirmektedirler.

Çünkü,

Bu yabancılar binlerce yıldır taptıkları tanrılarını reddetmelerini istemektedir.

Plan yapılır:

Uğursuzluk getirdiklerini düşündükleri için onları taşlayarak öldürecek,

Ve,

Büyük büyük atalarından beri taptıkları pagan tanrılarının lanetinden bu şekilde kurtulacaklardır. 

Habib-i Neccar öfkeli ahaliyi durdurmaya, havarilere yönelen şiddeti bastırmaya çalıştığı sırada kendi canından olur.  

Rivayet edilir ki,

Arbede esnasında kesilen başı, Habibi-i Neccar Dağı’ nın tepesinden şimdi türbesi ve mezarının bulunduğu yere kadar yuvarlanır.  

Habib-i Neccar

Oysa ki,

Habib-i Neccar kendi halinde oldukça mütevazı bir yaşam süren,

İnzivada yaşayan ve zamanının çoğunu ibadetle geçiren,

Günlük kazancının yarısını ailesine ayırıp, diğer yarısını da sadaka olarak dağıtan bir kişi…

Evliya Çelebi de Habib-i Neccar hakkında kaydettiği menkıbede geçimini sağlamak için neccarlık yaptığından,

Ve,

Zamanında dülgerlerin piri olduğunu kaydetmiştir…

Antakya ve İslam Orduları

Antakya’ nın İslam Orduları Tarafından Fethi

Antakya, Halife Hz Ömer’ in talimatıyla İslam Orduları Komutanı Ebu Ubeyde bin Cerrah tarafından 636 yılında fethedilir.

Fethin simgesi olarak Habib-i Neccar ve Hz İsa’ nın havarilerinin mezarlarının bulunduğu yerde bir cami inşa edilmiştir.

Anadolu’ da inşa edilen bu ilk camiye de bu coğrafyada semavi bir dine ilk inanan,

Ve,

Şehit olduğuna inanılan Habib-i Neccar’ a hürmeten Habib-i Neccar Camii adı verilmiştir.

Özetle:

  • Habib-i Neccar Camii Anadolu’ daki ilk Müslüman ibadethanesidir
  • Avlusunda Hz İsa’ nın havarilerinin mezarlarının bulunduğu dünyadaki tek camidir
  • Dünyada, Hristiyan inancına tabii olan bir kişinin adının verildiği tek camidir

Caminin kuzeydoğu köşesinde, yerin 4 metre altında Habib-Neccar’ ın ve Şem’ un Safa’ nın,

Girişte ise Yuhanna ve Pavlos’ un türbeleri bulunmaktadır. 

Antakya Habib-i Neccar camii avlusunda Hz İsa 'nın havarilerinin de türbesi bulunmaktadır

Kutsal Kitaplarda Habib-i Neccar

Kuran-ı Kerim’ de Yasin suresinde, bir kasabada yaşayan topluluk üzerine indirilen ilahi cezanın sebebi kasabada yaşayan topluluğun onlara gönderilen elçilerin mesajını reddetmeleri olduğu yazılıdır. 

Burada geçen kasabanın hangi kasaba olduğu belirtilmemiştir. 

Bununla beraber,

Yasin suresinde geçen kasaba ve kişi ismi hakkında sahabelerden gelen rivayetlere dayalı olarak tefsir yazarları, bahsedilen bölgenin Antakya ve kişinin de Habib-i Neccar olduğunu yazmışlardır.

Derken, şehrin tâ öbür ucundan bir adam koşarak geldi.

Ayağının tozuyla şunu söyledi: “Ey kavmim! Gelin, bu elçilere uyun!”

“Uyun, yaptıklarına karşılık sizden hiçbir ücret istemeyen ve bizzat kendileri de doğru yolda olan bu güzel insanlara!”

Yasin Suresi 20. Ayet

İncillerde ve tarih kitaplarında da Hristiyanlığa Antakya’ da şekil veren havari Barnabas ve Pavlos’ un Kudüs’ den Antakya’ ya geldiği,

Ve,

Daha sonra onlara destek olmak için havari Peter’ in da buraya gönderildiği yazılıdır. 

Bu olay ile Yasin suresinde Habib-i Neccar kıssasında geçen “İlk önce iki elçi gönderdik, daha sonra onları üçüncü bir elçiyle destekledik” cümlesi benzerlik göstermektedir.

Antakya’ nın Kadim Tarihi ve Kenar Etkisi başlıklı yazımdan şehrin tarih boyunca tüm önemli medeniyetlere nasıl ev sahipliği yaptığını detaylarıyla öğrenebilirsiniz.

Hatay depremi sonrası Habib-i Neccar Camii avlusunda Hz İsa 'nın havarilerinin de türbesi bulunmaktadır

Son Söz…

Habib-i Neccar’ ın adıyla anılan bu kadim mabet de ne yazık ki son depremle birlikte yerle bir oldu…

6 Şubat 2023…

Büyük, çok büyük, tarifsiz acıların yaşandığı tarih olarak yerini aldı.

Onbinlerce canımızı toprağa verdik,

Milyonlarcasının ocağına ateş düştü,

Ve hepimiz madden, manen, fiziksel ve ruhsal olarak derin, çok derin yaralar aldık.

Kaybettiğimiz canları, acılarımızı ve bunun sorumluları her kimse ise hiçbirini unutmamalıyız.

Bir de,

Tarihimizi unutmamalıyız

Hatay depremi sonrası Habib-i Neccar Camii

Çünkü tarih dediğimiz kavram sadece olmuş – bitmişi göstermez bize;

Geçmiş, gelecek içindir!!!

Tarih sadece olaylar ve rakamlardan oluşan bir istatistiki bilgi değildir.

Bilakis tarih;

Binlerce yıllık süreç içerisinde biriktirdiğimiz öğretilerimiz,

Kültürümüz,

Örf – adetlerimiz,

Bilgi – birikim ve anlayışımız,

Olayları ve süreçleri anlayabilmemiz, yorumlayabilmemiz için en önemli ve güvenilir kaynağımızdır.

İşte bu nedenle,

Kadim tarihimizi de asla ve kat’a unutmamalıyız;

Bizden sonra gelecek nesillere aktarıp, onların da unutmasının önüne geçmeliyiz.


Güncel Paylaşımlar, Farklı Yorumlar

Yolculuğumda benimle yarenlik etmek ve yeni paylaşımlarımdan haberdar olmak isterseniz takip edebilirsiniz…

Sadece yeni yayınlanan yazılar hakkında bilgilendirme maili alacaksınız!!!

Diğer 6.612 aboneye katılın

Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir:


İleri okuma önerisi:

Tarihsel Süreç İçinde Hatayda Kültür ve Uygarlık

1 Comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bağlantıyı kopyala