Kitabın Adı:
Çizginin Dışındakiler / Outliers
Yazar:
Malcolm Gladwell
Yayımcı ve Basım Yılı:
Little Brown and Company, 2008
Başarılı insanlar hakkında anlatılan bir hikaye vardır; onların zeki ve hırslı oldukları söylenir.
Çizginin Dışındakiler kitabında Malcolm Gladwell, başarının gerçek hikayesinin bundan çok farklı olduğunu ve bazı insanların neden başarılı olduğunu anlamak için, bunların çevrelerine daha dikkatli bakmamız gerektiğini iddia ediyor.
Mesela aileleri, doğum yerleri ve hatta doğum tarihleri…
Başarının hikayesi başta göründüğünden daha karmaşık ve çok daha ilgi çekici…
Çizginin Dışındakiler, Beatles ve Bill Gates’in ortak yanlarının ne olduğunu,
Asyalıların matematikteki olağanüstü başarısının sırrını,
Yıldız sporcuların bilinmeyen avantajlarını,
Tüm New Yorklu avukatların özgeçmişlerinin neden aynı olduğunu,
Ve,
Dünyanın en zeki adamının neden adını bile duymadığınızı açıklıyor.
Bunların hepsi de nesiller, aile, kültür ve sınıf açılarından açıklanıyor.
Gladwell’in iddiasına göre, bir Silikon Vadisi milyarderi olmak istiyorsanız, hangi yıl; başarılı bir pilot olmak istiyorsanız nerede doğduğunuz çok önemli.
Çizginin dışındakiler –yani normal beklentilerin ötesinde başarıyı yakalayan kişilerin– olarak tanımlanan kişilerin hayatları tuhaf ve alışılmadık bir mantık izliyor.
Gladwell bu mantığı oldukça basitleştiriyor,
Ve,
İnsanın kendi potansiyelinden en yüksek seviyede nasıl yararlanacağı konusunda heyecan verici bir plan sunuyor.
Malcolm Gladwell, Tipping Point kitabında dünyayı anlama şeklimizi değiştirmişti,
Blink’te düşünme hakkındaki düşüncelerimizi değiştirdi.
Bu kitabı ise başarı konusundaki anlayışımızı değiştiriyor.
Çizginin Dışındakiler Ne Anlama Geliyor?
Çizginin dışındakiler (ourliers) ifadesi, normal deneyimlerin dışında şeyler ya da fenomenleri anlatmak
için kullanılan bilimsel bir terimdir.
Yazları Paris’te havanın çoğu günler ılık ile sıcak arası geçmesini bekleriz.
Ancak,
Ağustosun ortasında, hava sıcaklığının birden bire sıfırın altına düştüğünü hayal edin.
İşte o gün “sıradışı”, yani çizginin dışındakiler tadında bir gün olacaktır.
Bizler, yazları Paris’te havanın neden sıcak olması gerektiğini bilirken, nasıl olur da sıfırın altında olabileceği hakkında çok az bilgiye sahibizdir.
Bu kitapta çizginin dışında yer alan insanlardan söz etmekteyiz.
Bu insanlar, kadın ya da erkek olsun, bir nedenle öyle başarılı, öyle istisnai ya da sıradan deneyimlerin öyle dışındadırlar ki, bizlere Ağustos ayındaki karlı bir gün kadar şaşırtıcı gelirler.
Çizginin Dışındakiler ve Matthew Etkisi
Başarılı olanlarla ilgili sürekli sorduğumuz soru nedir?
Onların nasıl insanlar olduklarını, kişiliklerini, zeka düzeylerini, yaşam tarzlarını ve hangi yeteneklerle doğmuş olabileceklerini öğrenmek isteriz.
Çünkü,
Bu tip özelliklerin, bu insanları zirveye taşımış olabileceklerini düşünürüz.
Biyologlar sık sık “bir organizmanın ekolojisi”nden söz ederler: ormandaki en uzun meşeyi en uzun yapan nedir?
Yalnızca en dayanıklı meşe palamudundan büyümüş olması değil,
Aynı zamanda,
Diğer ağaçların güneş ışığını kesmemiş olması,
Çevresindeki toprağın derin ve zengin olması,
Köklerinin bir tavşan tarafından kemirilmemesi
Veyahut,
Tam olgunluğa ermeden bir oduncu tarafından kesilmemesidir.
Başarılı insanların güçlü tohumlardan geldiklerini biliyoruz.
Ancak,
Onları ısıtan güneş ışığı, köklerini uzattıkları toprak, uzak kalmayı başardıkları tavşanlar ve oduncular hakkında yeterli bilgimiz var mı?
Bu kitap, uzun ağaçlar değil, ormanlarla ilgilidir.
Sosyolog Robert Merton, bu fenomene Çizginin Dışındakiler kitabındakine benzer bir tanımlama ile “Matthew Etkisi” adını vermiştir:
Başarılı olanlara, onları daha da büyük başarılara götürecek özel fırsatlar verilecektir
En büyük vergi muafiyetleri, en zengin kişilere verilmektedir.
En iyi öğrenciler, en iyi öğrenimi alanlar ve en fazla dikkat edilenlerdir.
Bu örneklerin de gösterdiği biçimde başarı, sosyologların deyimiyle “biriken avantajlar”dır.
Başarıyla ilgili tercih ettiğimiz düşünce tarzının sonuçlarının farkına varabiliyor musunuz?
Başarıyı o kadar derinden kişiselleştiriyoruz ki, diğerlerini tepelere taşıyan fırsatları kaçırıyoruz.
Başarıyı engelleyen kurallar yaratıyoruz.
İnsanları çok çabuk başarısızlar listesine dahil edebiliyoruz.
Başarılı olanlara gereğinden fazla hayranlık duyarken, başarısız olanları tamamen görmezden geliyor, ama en önemlisi, bizler de toplum olarak fazlasıyla pasifleşiyoruz.
Toplum olarak, kimin başaracağı ve kimin başaramayacağını tayin etmekteki rolümüzü, olduğundan çok daha küçük görüyoruz.
On Bin Saat Kuralı
Karmaşık bir işi ya da görevi yerine getirebilmek için gerekli olan asgari pratik miktarı ile ilgili araştırmalar yeniden gündeme gelmiştir.
Sonunda uzmanlar gerçek uzmanlık için gereken pratik süresi konusunda nihayet bir görüş birliğine varmışlardır : On bin saat…
Bütün zamanların en büyük müzik dehası kabul edilen Mozart bile, on bin saatin altındaki bir pratikle en üst düzeye ulaşamazdı.
Pratik, başarılı olduğunuzda yaptığınız şey değil, başarılı olmak için yaptığınız şeydir.
On bin saatle ilgili en önemli nokta, oldukça uzun bir zamanı işaret ediyor olmasıdır.
Genç bir yetişkinin bu zamanı, ebeveynlerinin yönlendirmesi, teşviği ve desteği olmadan elde etmesi imkansızdır.
Ya da,
Fakirlerin bu fırsatı elde etmesi, iki yakalarını bir araya getirmek için, en azından yarı zamanlı bir işte çalışmaları gerekeceğinden, mümkün değildir.
O nedenle, bu kadar pratik yapma imkanını, ya özel bir programa alınanlar ya da sıradışı fırsatlar verilenler bulabilmektedir.
On Bin Saat Başarının Genel Bir Kuralı Mıdır?
Beatles, Bill Gates ya da sayısız çizgi ötesi kişinin yaşamlarını incelediğimizde, hep başarılı olmalarını sağlayacak özel bir fırsatla karşılaşmış olduklarını görüyoruz.
Bunun anlamı bu kişileri yetenekli, girişimci ya da zeki olmadıkları değil,
Bunun yanı sıra arzu ettikleri çalışma ve pratik yapma ortamını sağlayan şanslı fırsatlarla karşılaşmış olmalarıdır.
Bu da bizim on bin saat pratik yapma kuralımızı haklı çıkarmaktadır.
Dahilerle İlgili Sorun
IQ’nun insanları bir yere kadar başarıya taşıyabileceği fikri, bizim hayal gücümüzü aşmaktadır.
Örneğin Nobel Ödülü kazanan kişilerin…
- Çok yüksek bir IQ seviyeleri olduğuna,
- Üniversiteye giriş sınavlarında çok yüksek puanlar elde ettiklerine,
- Her türlü bursu kazandıklarına ve
- Üniversiteden de oldukça yüksek notlarla mezun olduklarına inanırız.
Ancak,
IQ’nun bizi taşıyabileceği bir eşik vardır.
Bu eşikten sonra,
Yaşanan şeylerin ve gelişen olayların zeka ile direkt bir bağlantısı bulunmaz.
Basketbol örneğinde olduğu gibi…
Bir kişiyi uzun boylu olduğu için takıma seçilmiş olabilir,
Ancak,
Bunun üzerine sonra topu sürme, şut atma, hızlı hareket etme, çevik davranma gibi becerileri kazanması gerekir.
İşte burada farkı yaratan şeyin, psikolog Robert Sternberg’in deyimiyle “pratik zeka” olduğu iddia edilmektedir.
Sternberg’e göre pratik zeka, kime neyi ne zaman ve ne şekilde söyleyeceğini bilmekle ilgilidir.
Pratik zeka :
- Prosedüreldir : Bir şeyi yapmayı nereden bildiğini bilmeden ya da açıklayamadan yapmayı bilmekle ilgilidir
- Doğasında pratiktir : Sırf bilmiş olmak adına bilmek değildir. İstediğini elde etmek adına olan biteni doğru okuyabilmekle ilgilidir
- IQ olarak adlandırılan analitik zekadan farklı bir şeydir
Teknik terimlerle ifade edecek olursak:
Genel zeka ve pratik zeka birbirlerine ortogonaldır.
Birinin varlığı, diğerinin de var olduğunu göstermez
Çok yüksek analitik zekanız ancak düşük pratik zekanız olabilir,
Ya da,
Yüksek pratik bir zekanız, ancak düşük analitik zekanız bulunabilir.
Veya,
Oldukça nadir olarak her ikisi de bol miktarda bulunabilir.
Elbette ki daha düşük zeka düzeylerindeki kişilerin de elde ettiği büyük başarılar olmuştur,
Ancak,
Bu kişiler çevrelerinden büyük yardım ve destek görmüşlerdir.
Rock yıldızları, bilgisayar milyarderleri, profesyonel sporcular ve hatta dahiler arasında bile, başarısını tek başına elde eden bir tek kişi bulunmamaktadır.
Kültürel Mirasların Etkisi
Şu ana kadar yaptığımız araştırmalarda, başarının bazı avantajların birikimine bağlı olduğunu da saptamış bulunuyoruz:
- Doğduğunuz yer ve zaman,
- Ebeveynlerinizin ne işle meşgul oldukları,
- Yetiştirilme dönemi şartlarınız
Bunlar ve daha birçok diğer faktöryaşamda ne kadar başarılı olacağınız konusunda önemli farklılıklar yaratmaktadır.
Burada sormamız gereken soru, atalarımızdan miras kalan tutum ve geleneklerin de, aynı rolü oynayıp oynayamayacağıdır.
Kültürel mirasları ciddiye alarak,
İnsanların neden başarılı olduklarını ya da başarılı olmaları için ne yapmaları gerektiğini ortaya çıkartmak mümkün müdür?
Bence çıkarabiliriz…
Çeltik Tarlası Örneği
Geleneksel bir Güney Çin köyü üzerinde çalışmalar yapan antropolog Goncalo Santos, “Pirinç yaşamdır” demektedir.
“Pirinç olmadan, hayatta kalamazsın. Dünyanın bu kısmında yaşamak istiyorsan, pirince sahip olman gerekir.”
Bir çeltik tarlası ile ilgili olarak, tam ortasında durmadan kolay kolay anlaşılamayacak olan şey, onun büyüklüğüdür.
Ufacıktır…
Tipik bir çeltik tarlası, bir otel odası ile aynı büyüklüğe sahiptir.
Tipik bir Asya çeltik arazisi, iki ya da üç çeltik tarlasından oluşur.
Binbeşyüz kişinin yaşadığı bir Çin köyünü, 180 dönümlük bir arazi doyurmaya yetmektedir.
Bu büyüklük, Orta Amerika’da beş altı kişilik bir ailenin çiftliği ile aynı genişliktedir ve tipik bir çiftlik olarak kabul edilemktedir.
Öte yandan Asya’da ise, beş altı kişilik bir aile, iki otel odası büyüklüğündeki bir çiftlikle yaşamlarını sürdürmektedirler.
Çin’in pirinç tarlalarında, yüksek sıcaklık ve nem altında, yılda üç bin saat çalışan yoksul köylüler birbirlerine şöyle demektedirler:
“Kan ve ter olmadan, yiyecek de olmaz”
“Çiftçiler çalışmalıdır, çiftçiler çalışmalıdır, çiftçiler çalışmalıdır; çiftçiler çalışmazlarsa, kışı geçirmek için gereken yiyeceği nasıl bulurlar?”
“Kışın, tembel adamlar donarak ölürler”
“Yiyecek için Tanrı’ya değil, yükü taşıyan iki eline güven…”
“Ekinin kaderi çalışmana ve gübreye bağlıdır”
“Bir adam çok çalışırsa, tarlası tembel olamaz”
Ve belki de en vurucusu:
“Yılın üçyüzaltmışbeş günü güneş doğmadan uyanan bir adam, ailesini zengin etmeyi başarır”
Örneğin bahsedilen “pirinç kültürü” dışında yaşayan biri için, bu deyişi anlamak hiç de kolay olmayabilir.
Ancak Asya kültürü ile ilgili gözlemlerimiz bu atasözünü doğrulamaktadır.
Bugün herhangi bir Batılı üniversite kampüsüne gittiğinizde, Asyalı öğrencileri herkes gittikten çok sonra bile kütüphanede ders çalışırken bulabilirsiniz.
Bazen Asya kökenliler, kültürlerinin bu şekilde tanımlanmasını, bir aşağılama ya da küçümseme olarak görerek üzüntü duymaktadırlar.
Oysa,
Çalışmayı seven bir kültür kadar güzel ne olabilir ki…
Çizginin Dışındakilerin Başarı Hikayeleri
Duyduğumuz her başarı hikayesi bir kişinin ya da grubun, benzerlerinden daha fazla çalışmasının sonucunda yaratılmıştır.
Bil Gates çocukluğunda bilgisayarına bağımlıydı.
The Beatles, Hamburg’da binlerce saat çalışabilme lüksünü elde etti.
Burada öğrenilecek ders çok basittir, ancak genelde görmezden gelmeyi tercih ederiz.
En iyi, en parlak, en başarılı olanların mitleriyle öyle doldurulmuşuzdur ki, çizginin dışındakilerin sanki topraktan kendi kendilerine yetişiyor olduklarını düşünürüz.
Bill Gates örneğinde, 13 yaşındaki bir çocuğun inanılmaz başarılı bir girişimci olduğu yanılgısına kapılırız.
Oysa ki,
Dünya ona 1968 yılında, bir bilgisayarın başında sınırsız zaman geçirme fırsatını vermiştir, o kadar…
Eğer bu fırsat bir milyon gence daha verilebilmiş olsaydı,
Sizce bugün dünyada kaç tane daha Microsoft olabilirdi?
Daha iyi ve güzel bir dünya yaratmak için şansla elde edilen fırsatları, büyük tesadüfleri ve doğuştan sahip olunan dehayı bir kenara bırakarak, herkese fırsatlar sunabilen bir toplum olmayı öğrenmeliyiz.
Çizginin Dışındakiler Yazarı Malcolm Gladwell Hakkında:
- 1996 yılından bu yana The New Yorker gazetesinde yazarlık yapmaktadır
- • 2005 yılında Time Dergisi tarafından En Etkili 100 Kişi arasında listelenmiştir
- Diğer kitapları, “What the Dog Saw: And Other Adventures”, “The Blink” , “The Tipping Point: How Little Things Can Make a Big Difference” isimleriyle yayınlanmıştır
- Daha ziyade köşe yazılarının derlemesi şeklinde olan kitapları, New York Times’ın En Çok Satanlar listesinde yer almaktadır
Çizginin Dışındakiler kitabının özetini beğendiyseniz, ilham verici hikayeleri ile “Süreyya Tahsin Aygün ‘ü Tanımıyorsak Bu Ayıp Bize Yeter” ve “Ghanim Al-Muftah: Bir Büyük Adam” yazılarını okumanızı öneririm.
Çizginin dışındakiler yazısına buradan, On Bin Saat Kuralı yazısına ise buradan erişebilirsiniz