Antakya’ nın Kadim Tarihi ve Kenar Etkisi

Antakya, yaşam bulguları MÖ 100.000’ lere kadar uzanan Anadolu’ nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir. 

Tarihsel süreç boyunca o kadar çok kadim topluluğa ev sahipliği yapmış ki;

Hepsini toparlamaya kalkışacak olsak cilt cilt kitaplar ortaya çıkar.

Tarihe ilgi duymayan kişilerin bile ismen bildiği bir çok büyük medeniyet, hep bu yöreyi mesken eylemiş.

antakya hatay

Kayıtlara göre Akadlar ve Hititler ile başlayan serüvende, sonrasında bu coğrafyada kimler kimler yer almamış ki?

Mısırlılardan tutun, Sami-Aramiler, Asurlular ve Urartular, ardından Persler;

Büyük İskender’ in Pers İmparatoru III. Darius’ u ağır bir yenilgiye uğratması sonucunda Makedonlar;

Ardından uzunca bir süre Roma İmparatorluğu,

Akabinde Abbasiler, Tolunoğulları,

Sonrasında Bizans,

Ve,

Selçuklu,

Devamında ise Osmanlı İmparatorluğu,

Ve dahi,

7 Temmuz 1939 itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti…

İşte bu nedenle,

Antakya ve civarı, on binlerce yıllık kadim kültürler mozağinin bizlere mirasıdır…

antakya hatay kenar etkisi

Kenar Etkisi

Kenar etkisi çok uzunca yıllardır biyoloji ve ekolojide kullanılan bir tanımlama olmakla birlikte, toplumsal yaşam için Prof Dr Sinan Canan’ ın gündeme getirdiği bir düşünce…

Buna göre, bir tohum toprağa atıldığında tohum hava ile toprağı ayıran kenar tabakasında gelişip büyür.

Havaya doğru dalları, toprağa doğru kökleri gelişir.

Dolayısıyla hava ile toprak arasında bulunan o kenar bölgesi ağacın hayatına beşiklik eder.

Her ne kadar yeni bir terminoloji gibi karşımıza çıkıyor olsa da,

Kenar etkisi tabiatla ve tarımla uğraşan insanların çok iyi bildiği, hatta her daim şahitlik ettiği bir durum.

Yine,

Prof Dr Sinan Canan’ın tanımıyla:

Kenar etkisi,

Yaşamın ve zenginliğin farklı ortamları birbirinden ayıran “kenarlarda” zenginleştiği ve çeşitlendiği gerçeğini anlatır bize…

Kenar Etkisinin Getirdiği Zenginlik

Farklı hayat ortamlarının kesiştiği veya birbirine karıştığı kenarlarda daha elverişli hayat ortamlarının oluşması prensibine “kenar etkisi” deniyor.

Ve,

Yaşam ve en önemli bileşkesi olan kültür dediğimiz şey, genellikle farklı ortamları birbirinden ayıran “sınırlar” veya “kenarlar” üzerinde gelişir.

Çünkü,

İki ayrı yaşam alanını birbirinden ayıran sınırlar, çeşitlilik açısından oldukça zengindir.

Peki…

Doğanın bu kadim kuralı sizce sadece bitki örtüsü, börtü, böcek için geçerli olabilir mi?

Şüphesiz ki,

Farklı yaşam tarzları, kültürel birikimleri, düşünceleri, fikirleri ve farklı tecrübeleri olan insanların bir araya gelmesi de bir kenar etkisi oluşturacaktır.

Hem de bu hipotezin bir çok sağlaması da var önümüzde…

Tarihsel süreci incelediğimizde en net örnekler Antakya, Mardin, Şam veya Kudüs’ de kültürel anlamda zenginleştirici bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.

Ancak…

Kenarların verimliliğinin fazla olmasının en önemli şartı, kenarın iki yanı arasında belirgin “farklar” olmasıdır.

Yani,

Benzer düşüncelerdeki insanların bir araya gelmesinden güçlü bir kenar etkisi beklemek birazcık hayalperestlik olur.

İstediğiniz kadar fazla sayıda insanı bir araya getirin,

Aynı sloganları tekrarlamak, sonuçta bağnazlaşma ve düşüncelerde keskinleşmeden başka bir fayda sağlamaz.

Aksine farklı düşünce, inanç ve geçmişlerden gelen insanların karşı karşıya gelmeleri, sağlıklı ve doğurgan bir “kenar etkisi” için birinci şarttır.

İkinci önemli koşul ise “iletişim” kuralları içinde sağlıklı bir alışverişte bulunabilmektir.

Zira iletişimin olmadığı kavga ve mücadele ortamlarında düşünsel bir alışverişten söz etmenin imkanı yoktur.

antakya hatay kenar etkisi

Antakya’ da Kenar Etkisinin İzleri

Bölge erken dönemde Amik Ovasında yerleşik beylikler olarak yapılanır,

Ardından Akadların, Yamhad Krallığının, Hititlerin, Mısırlıların ve sonra yine Hititlerin egemenliğine girer.

Hitit İmparatorluğu´nun MÖ 1200 yıllarında parçalanmasından sonra, Sami-Aramiler tarafından “Hattena” adıyla bir Geç Hitit Krallığı kurulur.

Hattena Krallığı MÖ 9. yüzyılda Asurluların, sonrasında ise Urartuların egemenliğinde kalır.

Yöre MÖ 6. yüzyılın ortalarından itibaren ise Pers İmparatorluğuna bağlanır,

Büyük İskender’in MÖ 333 yılında Pers İmparatoru III. Darius’ u ağır bir yenilgiye uğratması sonucunda, Makedon hakimiyetine giren bölgeye Myriandros (bugünkü İskenderun) yerine Aleksadria adı verilmiştir.

Bu esnada,

Aleksadria ‘yı (İskenderun), Mısır’ da yer alan Alexandria (İskenderiye) ile karıştırmamak gerekir.

Ancak,

Her iki şehirin ismi de Büyük İskender’ e ithafen verilmiştir.

Büyük İskender’ in MÖ 323 yılında ölümünden sonra, komutanlarından Seleucus I. Nicator iktidar mücadelesini kazanarak Seleukoslar dönemini başlatır

MÖ 300 yılında Seleucia Pieria, ardından Antiacheia (Antakya) kentleri kurulur.

Milada 64 yıl kala ise, Antakya serbest şehir statüsü ile Roma İmparatorluğuna katılır ve imparatorluğun Suriye Eyaletinin başkenti olur.

isa'nın havarileri

Antakya ve Hristiyanlığın Yayılışı

Antakya, Hristiyanlığın Kudüs dışına yayıldığı ilk şehirdir.

Ve,

Hz. İsa’ ya tabii olanlara “Hristiyan” adı ilk defa Antakya’ da verilmiştir.

Hz. İsa’ nın MS 33 yılında vefatından sonra 35 ile 45 yılları arasında havari Peter, Barnabas ve Pavlos Antakya’ ya gelerek Hristiyanlığı ilk kez burada evrensel bir din haline getirirler.

Havarilerin Hz. İsa’ nın öğretisini anlatmalarının sonucunda ilk kez Antakya’ da pagan inancından Hristiyanlığa geçen bir topluluk oluştu.

Bu dönemde Antakya, Roma İmparatorluğuna bağlı dini, kültürel ve askeri bir merkez olduğundan Hristiyanlık buradan Roma dünyasına kolaylıkla yayıldı.

Kuran-ı Kerim’ de Yasin Suresinde Antakya, “Karye” ve “Şehir” olarak geçmektedir.

Bu surede ilk önce iki elçinin gönderildiği daha sonra ise üçüncü elçinin bu elçilere destek olmak için şehre geldiğinde şehrin kenarından gelen kişinin kavmim siz neden bu elçilere uymuyorsunuz dediğinden dolayı şehit edildiği yazılmaktadır.

Havarilerin Antakya’ da Hristiyanlığı şekillendirdikleri zamandaki olay ile Yasin suresindeki Habib-i Neccar kıssasındaki olay birbirine benzemektedir.

Habib-i Neccar

Antakya merkezde yer alan Habibi Neccar camii avlusunda, Hz. İsa’ nın havarilerinden Yuhanna (Yahya), Pavlos (Yunus) ve Simon Petros (Şem’ un Safa) ile bu kişilere ilk inanan Antakyalı marangoz Habib-i Neccar’ a ait mezarlar da bulunmaktadır.

habib-i neccar camii kenar etkisi

Anadolu’daki ilk camii olan,

Dünyada Hz İsa’ nın havarilerinin mezarlarının bulunduğu tek camii,

Ve,

İlk inanan Hristiyanlardan birisinin adı olan Habib-i Neccar’ ın adıyla bilinen bu kadim mabet de ne yazık ki son depremle birlikte yerle bir oldu…

depremde habib-i neccar camii

Habib-i Neccar’ ın içinde muhteşem öğretiler barındıran hikayesine buradan ulaşabilirsiniz.

Antakya, MS II. yüzyıla gelindiğinde Roma ve İskenderiye’ den sonra 200.000–300.000 nüfusu ile imparatorluğun üçüncü büyük metropoliti durumunda idi.

Şehrin başlıca gelir ve zenginlik kaynağı ticaret ve ihracat olup,

Saraylara, köşklere, heykellere, su yollarına, hipodroma, hamamlara ve hatta kanalizasyon sistemine sahipti.

Roma İmparatorluğunun 395 yılında ikiye bölünmesiyle Antakya Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalır.

Antakya ‘nın İslamiyet İle Buluşması

Antakya, Hz Ebubekir ve Hz Ömer’ in halifelik dönemlerinde İslam Orduları kumandanı olarak görev yapan Ebu Ubeyde İbn’ül Cerrah tarafından 638 yılında fethedilir.

Emeviler döneminde (661-750) Antakya Halep’ e bağlanır;

Ardından Hatay bölgesi Abbasiler, Tolunoğulları ve İskitler’ in eline geçer. 

Tarihler  944 yılını gösterirken Kuzey Suriye’ de Antakya’ yı da içine alan Hamdanoğulları Devleti kurulur,

Ancak yirmi yıl kadar sonra Hamdanilerle Bizanslılar arasında şiddetli çatışmalar başlar,

Ve,

Sonunda Antakya Bizans kuşatmasına ancak 969 yılına kadar dayanabilir.

Bu esnada,

Doğudaki Selçuklu varlığının etkisiyle 9 – 10. yüzyıllar itibarıyla Antakya ve civarına çok sayıda Türk nüfusu gelerek yerleşmeye başlar.

Sultan Melikşah döneminde (1072-1092), Kutalmışoğlu Süleyman Bey 1074 yılında önce Halep’ i,

Daha sonra Antakya’ yı kuşatır,

Lakin,

Vali İsaakios Komnenos 20.000 altın karşılığında barış yaparak kuşatmayı kaldırtır.

1084 yılında Antakya Askeri Valisi Philaretes Urfa’ ya gidince kötü yönetim ve baskıdan bıkan halk bunu fırsat bilip İznik’ de bulunan Süleyman Bey´i kente davet eder. 

Bunun üzerine Kuzey Suriye’ ye bir sefer düzenleyen Kutalmışoğlu Süleyman Bey 12 Aralık 1084 tarihinde Antakya’ ya girer. 

Süleyman Bey, Selçuklu hükümdarı Sultan Melikşah’ ın kardeşi Dımışk Meliki Sultan Tutuş ile Halep yakınında yapılan savaşı kaybeder ve ölür. 

Böylece, Antakya Selçuklu Meliki Sultan Tutuş’ un hâkimiyetine girer.

Akabinde ise, 

Anadolu’ dan Çukurova’ ya gelerek İskenderun’ u alan Haçlı orduları, 21 Ekim 1097 ’de Antakya’ yı kuşatır,

Ve,

1098’ de Antakya Haçlı Orduları tarafından zapt edilir. 

haçlı orduları

Antakya’ ya Haçlı Ordularının Girişi

Ancak,

Birinci ve ikinci Haçlı seferleri sırasında Suriye’ nin Bizanslıların elinden çıkması üzerine, bölge Müslüman Beylikler ile Latinler arasında paylaşılır.  

Devamında ise Antakya’ da Kudüs’ e bağlı olan Dükalık (Antakya Prensliği veya Antakya Kontluğu) kurulur.    

Antakya Prensliğinin 171 yıllık hakimiyeti ise Baybars komutasındaki Memluk ordusunun zaferi ile sona erer. 

Baybars’ ın hükümdarlığı zamanında bölgeye Avşar ve Bayat boylukları başta olmak üzere Türkmenlerin yoğun göç ve yerleşimleri gözlenir. 

Antakya’ nın Osmanlı Egemenliğine Girişi

Antakya ve çevresi 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’ in Mısır seferi sırasında Osmanlı hâkimiyetine girer,

Ve,

Üç yüz yıl Osmanlı egemenliğinde kalır.

Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa´nın oğlu İbrahim Paşa’ nın Osmanlı ordusu ile 28 Temmuz 1832 günü Belen Boğazında (Belen Geçidi) yaptığı savaşı kazanır ve bölgenin hakimi olur.

Ancak,

Osmanlı orduları 1839’ da bölgeyi Halep’ e kadar geri alır.

Birinci Dünya Savaşı´ndan sonra Fransızlar tarafından işgal edilen bölge, 18 yıl Fransızların egemenliğinde kalmış,

Ve,

2 Eylül 1938′ de İskenderun sancağı bağımsızlığını ilan ederek Hatay Devleti kurulmuştur.

hatay cumhuriyeti bayrağı

Yaklaşık bir yıl kadar bağımsız cumhuriyet olarak idare edilen bölge, 29 Haziran 1939 günü devletin yasama organı olan Hatay Devleti Millet Meclisinin aldığı karar gereği Türkiye’ye katılmış ve Hatay ili olmuştur.

Hatay Cumhuriyeti Milli Marşı

Antakya, İskenderun Türk’ ün iki kızıdır,

Bayrağında biri ay biri de yıldızıdır,

Yurttan uzan illerde ağlıyor bu yavrular,

Türk’ ün tunçtan bağrında bu en büyük sızıdır.

Bu sızıyı sevince çevirmeyi Türk bildi,

Şahlanarak önüne ne geldiyse devirdi,

Gözünüzün yaşını silin ey Hataylılar,

Türk’ün tunçtan ordusu, seninle coştu geldi.

Son Söz…

Eğer sabredip bu satırlara kadar gelebildiyseniz….

Sizden yazının başlangıcında yer alan “kenar etkisi” fenomenini bir kere daha okumanızı rica ediyorum.

Binlerce yıl boyunca kenar etkisi ile bu kadar yoğun irtibatta olan bir coğrafyada böylesine kadim, böylesine köklü, böylesine sevgi – saygı – anlayışa dayalı bir kültürün gelişmemesi mümkün olabilir miydi?

Ve,

6 Şubat 2023…

Büyük, çok büyük, tarifsiz acıların yaşandığı tarih olarak yerini aldı.

Onbinlerce canımızı toprağa verdik,

Milyonlarcasının ocağına ateş düştü,

Ve hepimiz madden, manen, fiziksel ve ruhsal olarak derin, çok derin yaralar aldık.

Kaybettiğimiz canları, acılarımızı ve bunun sorumluları her kimse ise hiçbirini unutmamalıyız.

Bir De Tarihimizi Unutmamalıyız…

Çünkü tarih dediğimiz kavram sadece olmuş – bitmişi göstermez bize;

Geçmiş, gelecek içindir!!!

Tarih sadece olaylar ve rakamlardan oluşan bir istatistiki bilgi değildir.

Bilakis tarih;

Binlerce yıllık süreç içerisinde biriktirdiğimiz öğretilerimiz,

Kültürümüz,

Örf – adetlerimiz,

Bilgi – birikim ve anlayışımız,

Olayları ve süreçleri anlayabilmemiz, yorumlayabilmemiz için en önemli ve güvenilir kaynağımızdır.

İşte bu nedenle,

Kadim tarihimizi de asla ve kat’a unutmamalıyız;

Bizden sonra gelecek nesillere aktarıp, onların da unutmasının önüne geçmeliyiz.


Güncel Paylaşımlar, Farklı Yorumlar

Yolculuğumda benimle yarenlik etmek ve yeni paylaşımlarımdan haberdar olmak isterseniz takip edebilirsiniz…

Sadece yeni yayınlanan yazılar hakkında bilgilendirme maili alacaksınız!!!

Diğer 7.421 aboneye katılın

Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir:


İleri okuma önerileri:

Tarihsel Süreç İçinde Hatayda Kültür ve Uygarlık

Hristiyanlığın Antakya’da Şekillenmesi ve Habib-i Neccar

Hatay Egemenlik Cemiyeti

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bağlantıyı kopyala