Ağrı kesici ilaçlar her daim en çok tüketilen tedavi ajanları listesinin üst sıralarında yer alıyor.
Bu yazıda konumuz ise, tahmin ettiğiniz üzere ağrı kesici ilaçların çok büyük bir kısmını oluşturan non-steroid anti-inflamatuar ilaçların (NSAİİ) kalp üzerine etkileri olacak.
Bu grup ilaçlar, uzun süre ve kontrolsüz kullandığında birçok istenmedik etkiye neden olabiliyorlar…
Toplumda yaygın olarak ağrı kesiciler şeklinde tanımlanan non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar ile ilgili yan etkiler denildiğinde ise akla ilk olarak mide ve böbrekler üzerine olan zararları gelir.
Daha öncekilerde olduğu gibi bu yazıda da konunun daha anlaşılabilir olması için temel tıp bilgisiyle başlayacağım.
Söz…
Elimden geldiğince basit ve sade bir dil kullanmaya özen göstereceğim;
Ancak terminolojide yer alan bazı kelime gruplarına yine de çok takılmayın derim.
Etki Mekanizması:
NSAİİ’ ler etkilerini prostaglandin sentaz isimli bir enzimi baskılayarak ortaya çıkarırlar.
Prostaglandin sentaz aynı zamanda siklo-oksijenaz (cyclo-oxygenase / COX) olarak da bilinir;
Ve COX-1 ile COX-2 olmak üzere iki tipi vardır…
Tedavi ile ilgili etkiler, yani ağrıyı kesebilme özelliği COX-2 üzerinden ortaya çıkarken;
Mide-barsak sistemi rahatsızlığı olarak karşımıza çıkan gastro-intestinal yan etkiler ise aslında COX-1 kaynaklıdır.
Bu durumun keşfedilmesiyle birlikte, 1990’ larda araştırmalar sadece COX-2 üzerinden etki gösteren;
Ancak COX-1’ e dokunmayan ilaçlar keşfetmeye odaklandı.
Yenilikçi Bir Ağrı Kesici Düşüncesi ve Niyeti Gerçekten Harikaydı…
Güçlü bir ağrı kesici ve anti-inflamatuar etki ortaya çıkartırken gastro-intestinal sisteme zarar vermeyecek bir ürün belki de herkesin ihtiyacı olan şeydi…
Bu hekim için konforlu, hasta için güvenli bir çözüm olabilirdi!!!
Ve kısa bir süre içerisinde bu durum düşünceden fiiliyata geçti bile…
Koksibler olarak tanımladığımız, uzun ismiyle selektif COX-2 inhibitörleri ard arda pazara verildi.
Ancak, genelde mide-barsak sistemi üzerine yan etkileri görmek adına yapılan araştırmalarda 2000- 2003 yılları arasında kardiyovasküler yan etkilerle ilgili bulgular da tespit edilmeye başlandı,
Ve takip eden plasebo kontrollü çalışmalar, COX-2 inhibitörlerinin artmış aterotrombotik vasküler olay riski ile ilişkili olduğunu gösterdi...
Bu büyük ve orta çaplı damarlarda tıkanma anlamına geliyordu;
Yaygın kullanılan ifade ile pıhtı atması…
Yani kardiyovasküler olay riskini artırıyorlardı!!!
Plasebo kontrollü yapılan çalışmalarda myokard infarktüsü (kalp krizi) dahil olmak üzere kardiyovasküler olay riskinin iki kat arttığı tespit edildi.
Bununla birlikte, birçok büyük klinik çalışma ve onların derlemesinde artmış kardiyovasküler riskin sadece COX-2 inhibitörleriyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda bazı geleneksel NSAİİ’ler için de geçerli olduğunu göstermiştir.
Özellikle, birkaç randomize klinik çalışma ve gözlemsel çalışmada, NSAİİ kullanımının artmış kalp yetersizliği riski ile ilişkili olduğu bulunmuştur.
Toplamda 300.000 kişinin verisinden oluşan 600’den fazla randomize çalışmanın sonuçları derlendiğinde, COX 2 inhibitörlerinin ve yüksek dozlarda kullanılan geleneksel NSAİİ’ lerin (yani diklofenak, ibuprofen ve naproksen) kalp yetersizliği nedeniyle hastaneye yatış riskini 1,9 kattan 2,5 kata kadar artırdığı gösterilmiştir.
Sebebi Her Ne Olursa Olsun Hastaneye Yatış İstenmedik Bir Durumdur
Yalnız burada kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatışın birçok hastalığa kıyasla çok ciddi ve ağır bir tablo olduğunu hatırlatmak isterim….
Çünkü kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatış hastalar için klinik durumun kötüye gittiği anlamına gelir;
Hatta bağımsız bir mortalite kriteri olarak değerlendirilir.
Kalp yetersizliğinin evresine, hastanın yaşına, eşlik eden diğer hastalıklara ve bir takım diğer faktörlere bağlı olarak değişmekle birlikte, kalp yetersizliğine bağlı yatışı takiben hastaların:
- %10’ u bir ay içerisinde,
- %22’ si bir yıl içerisinde
- %42’ si ise 5 yıl içerisinde ne yazık ki hayatlarını kaybetmektedirler.
Bu çarpıcı rakamlar, günümüzdeki modern tedavi olanaklarına karşın kalp yetersizliğinde sağkalımın:
- Bazı kanserler kadar (ör: 5 yıllık sağkalım barsak kanserinde yaklaşık %16),
- Hatta bazı kanserlerden daha kötü (ör: 5 yıllık sağkalım meme kanserinde yaklaşık %87, prostat kanserinde yaklaşık %85) olduğuna işaret etmektedir.
Bunun üzerine İngiltere, Almanya, İtalya, Hollanda’ dan 2000 – 2010 yılları arasında NSAİİ kullanan 37 milyondan fazla 18 yaş üzeri bireyin sağlık kayıtları çok detaylı olarak incelenmiş…
Amaç NSAİİ kullanımı ile kardiyovasküler risk ve kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatış riskini değerlendirmek…
Sonuç:
Herhangi bir NSAİİ’ in mevcut kullanımının (son 14 gün içinde kullanım), herhangi bir NSAİİ’ in geçmişte kullanımına kıyasla (geçmişte >183 gün kullanım) kalp yetmezliği nedeniyle hastaneye yatış riskinde %19’luk bir artış ile ilişkili olduğu bulundu.
Kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatış riski:
- Yedi geleneksel NSAİİ (diklofenak, ibuprofen, indometazin, ketorolak, naproksen, nimesulid ve piroksikam) ve
- İki COX-2 inhibitörü (etorikoksib ve rofekoksib) kullanımıyla artmıştır.
Özellikle günlük olarak önerilenden daha yüksek dozlarda kullanılan diklofenak, etorikoksib, indometasin, piroksikam ve rofekoksib için kalp yetersizliği riskinin iki katına çıktığı bulunmuş!!!
Hatta indometazin ve etorikosib kullanımında orta dozlarda bile riskin arttığı gözlenmiş!!!
Halihazırda NSAİİ kullanımına bağlı kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatış riski:
- Doza bağımlı,
- Ancak geçmişte kalp yetersizliği hikayesi bulunup bulunmamasından bağımsız, ve
- Farklı ilaçlar arasında değişiklik gösteriyor gibi görünmektedir
İncelemelerde cinsiyetler arasında risk açısından ise aşikâr bir fark izlenmemiş.
Aşağıdaki Yazılar Da İlginizi Çekebilir: